213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 253. Maddesi “Bu Kanuna göre defter tutmak mecburiyetinde olanlar, tuttukları defterlerle üçüncü kısımda yazılı vesikaları, ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar.” Şeklinde düzenleme içermektedir.
VUK’nun 256. Maddesinde ise “Geçen maddelerde yazılı gerçek ve tüzel kişiler ile mükerrer 257’inci madde ile getirilen zorunluluklara tabi olanlar, muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge ve karneler ile vermek zorunda bulundukları bilgilere ilişkin mikro fiş, mikro film, manyetik teyp, disket ve benzeri ortamlardaki kayıtlarını ve bu kayıtlara erişim veya kayıtları okunabilir hale getirmek için gerekli tüm bilgi ve şifreleri muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz etmek zorundadırlar.” İfadeleri yer alır.
Aynı kanunun 359. Maddesi gereği inceleme için talep üzerine defter ve belgelerini ibraz etmeyenler hakkında vergi kaçakçılığı suçunun oluşacağı düzenlenmiş ve cezai yaptırım öngörülmüştür.
DEFTER VE BELGE GİZLEME SUÇUNUN FAİLİ
TCK gereği suçun faili yalnızca gerçek kişiler olabilir.
Adi ortaklıklarda ortakların suçun oluşumundaki kusurlarına bakılır. Temsil yetkisinin kullanımındaki ağırlık ve yetkinin sınırları araştırılır. Şayet bütün ortaklar kusurluysa tamamı cezalandırılır. Fakat yapılan araştırma neticesinde suçla illiyet bağı kurulamayan bir ortak ya da ortaklar bulunursa bunlar bakımından cezalandırma yapılamaz.
Diğer tüzel kişiler bakımından sorumlu yetkili temsilcidir. Fakat temsil yetkisi birden fazla kişi tarafından kullanılıyorsa yine bir araştırma yapılması gerekecektir. Yapılacak araştırmada suçun oluşumunda temsilcilerin rolüne ve kusuruna bakılacak ve fail bu araştırma neticesinde belirlenecektir.
Nitekim Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2019/9078 E. sayılı kararında “Tüzel kişilerin birden fazla kanuni temsilci bulunup da suç, eylem ve fikir birliği içinde işlenmemiş ise sorumluluğun, cezanın şahsiliği ilkesine bağlı olarak temsil yetkisinin bölüşümündeki ağırlık ve sınırlara göre suçun şekli sorumlusuna değil, ayrıntısını bilen ve oluşumunda rolü olan temsilciye ait olacağı gözetilerek, ticaret sicil gazetesinde yayınlanan, olağan üstü genel kurul toplantısında alınan karar uyarınca A grubu imza yetkisine sahip oldukları anlaşılan, yönetim kurulu üyesi olan sanıkların, olay tarihinde şirketteki görevleri, varsa aralarındaki iş bölümüne dair şirket esas mukavelesi ve iş bölümüne ait kararlar getirtilip, organizasyon şeması değerlendirilerek sanıkların şirketteki görev ve sorumluluklarının tespit edilmesi; suç konusu faturaları düzenleyen mükelleflerin CMK'nin 48. maddesi hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenip, sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak kime verdiklerinin, sanıkları tanıyıp tanımadıklarının sorulması, toplanan tüm deliller değerlendirilip, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile hüküm kurulması, hatalıdır.” Şeklinde hüküm kurularak sorumluluğun nasıl belirleneceği konusunda değerlendirme yapılmıştır.
DEFTER VE BELGE GİZLEME SUÇUNUN OLUŞUMU
1-Defter ve belge gizleme suçu kasten işlenebilen bir suçtur.
Şayet failin defter ve belgeleri gizleme konusunda bir kastı bulunmuyorsa suçun unsurları oluşmayacak dolayısıyla cezalandırma yapılamayacaktır. Mükellef defteri kaybetmişse bunu ispat etmelidir.
2- Defter ve belgelerin var olduğunun noter kayıtları ve sair kayıtlarla ispat edilmesi gerekir.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi bir kararında “213 Sayılı Kanun'un 3599/a-2. maddesinde öngörülen defter ve belgeleri ibraz etmeme suçunun oluşabilmesi için varlığı noter tasdiki, belge basım-teslim formu gibi belgelerle sabit olan defter ve belgelerin incelenmek üzere ibrazının istenmesi gerektiğinden, katılan idareden, ibrazı istenen defter ve belgelerin varlığını kanıtlayan belgelerin bulunup bulunmadığı sorularak, varsa buna dair tutanak ve belgelerin getirtilip incelenmesi, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekir” ifadelerini kullanmıştır. Karara göre defter ve belgelerin ispat edilememesi halinde suç oluşmayacaktır.
3- Defter ve belgelerin ibrazı yazılı şekilde talep edilmelidir.
Defter ve belgelerin nerede ve hangi usulle inceleneceğine dair aşağıda Defter ve Belgelerin İncelenmesi başlığı altında açıklamalara yer verilmiştir. Usule uyulmaması halinde suç oluşmayacaktır.
4- Defter ve belgelerin ibrazı talebi mükellefe usulüne uygun olarak tebliğ edilmelidir.
Tebliğe ilişkin esaslar VUK’nun 93-103. Maddeleri arasında düzenlenmiştir. Tebligatta usulsüzlük bulunması halinde suç oluşmayacaktır. Nitekim Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 2018/4326 E. sayılı kararında bu durum “Defter ve belgeleri ibraz etmeme suçundan açılan kamu davasında, maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından; katılan idareden, ibrazı istenen defter ve belgelerin varlığını kanıtlayan belgelerin bulunup bulunmadığı sorularak, defter ve belgeleri isteme yazısının sanığın bilinen son adresine usulüne uygun şekilde tebliğ ediliği gözetilip, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekir.” ifadeleriyle açıklanmıştır.
5- Mücbir sebep hali bulunmamalıdır.
Yukarıda saymış olduğumuz hallerden birinin eksikliğinde defter ve belge ibraz etmeme suçu oluşmayacaktır.
DEFTER VE BELGELERİN İNCELENMESİ
Vergi Usul Kanunu’nun 139. Maddesine göre “Vergi incelemeleri, esas itibariyle incelemeye tabi olanın iş yerinde yapılır.” Aynı maddede “İş yerinin müsait olmaması, ölüm, işin terk edilmesi gibi zaruri sebeplerle incelemenin yerinde yapılması imkansız olur veya mükellef ve vergi sorumluluları isterlerse inceleme dairede yapılabilir.” Şeklindeki ifadelerle, ancak maddede sayılı olan hallerin varlığı durumunda incelemenin dairede yapılabileceği düzenlenmiştir. Bu hallerden birinin varlığı vergi dairesince tutanak altına alındıktan sonra mükellefe tebligat çıkarılarak defter ve belgelerini ibraz etmek üzere 15 günlük süre tanınmalıdır. Şayet vergi dairesi 139. Maddedeki istisnai hallerin var olduğunu ispat etmeden defter ve belgelerin ibrazını istemişse suç oluşmayacaktır.
“Hesapların dairede incelenmesine imkan veren 213 Sayılı Kanun'un 1399/2. maddesindeki istisnalardan birinin varlığının önceden belirlenip belirlenmediğinin, iş yerinde faaliyetin devam edip etmediğinin incelemeyi yapan vergi dairesinden sorulması, iş yeri dışında inceleme yapılmasına dair bir tespit varsa belgesinin dosyaya ibrazının istenmesi, aksi takdirde yapılan tebligatın hukuki geçerliliği bulunmadığından sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği..” Yargıtay 11. CD. 2017/7025 E.
DEFTER VE BELGE İBRAZ ETMEME CEZASI
VUK’nun 359a/2. Maddesine göre suçun cezası 18 ile 36 ay arası hapis cezasıdır. Suçun yargılaması asliye ceza mahkemeleri tarafından yapılır.
2 yıl ve altında ceza alınması durumunda diğer şartların da varlığı halinde HAGB hükümleri uygulanabilir.
Dava zamanaşımı ise 8 yıldır.