Hukukun bireylere tanıdığı en yetkin haklardan biri mülkiyet hakkıdır. Gerek anayasal gerek uluslararası ve gerekse ulusal kanunlardaki güvencelerle koruma altında olan mülkiyet hakkı bireylere mülkiyete konu eşyayı kullanma ondan yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkilerini verir. Latincede bu yetkiler usus, fructus ve abusus olarak ifade edilir.
Mutlak bir hak olan mülkiyet hakkının yanında Türk Medeni Kanunu ile düzenlenmiş bazı sınırlı ayni haklarının varlığından da söz etmek gerekir. Sınırlı ayni haklar kanunla sınırlı sayıda sayılmış olduğundan bunlardan başka sınırlı ayni hak oluşturulamaz. İnceleme konumuzu oluşturan intifa hakkı sınırlı ayni haklar grubunda yer alan irtifak haklarının bir çeşidini oluşturmaktadır. İrtifak hakları hak sahibine eşyayı kullanma ve kullanma ondan yararlanma yetkisi tanır. Sınırlı ayni hak özelliği gösteren ve irtifak haklarına dahil olan intifa hakkına TMK’nın 794. Maddesinde yer verilmiştir. Kanun intifa hakkına yönelik bir tanımlama yapmamış, hakkın konusu, kurulması ve sona ermesi gibi alanları düzenlemiştir.
İntifa hakkının birçok tanımlaması mevcuttur. Aşağıdaki tanım Yargıtay kararlarında kullanılmıştır. Buna göre:
"İntifa hakkı, belirli bir gerçek ya da tüzel kişiye, hakkın konusunu oluşturan ve başkasına ait bir eşya üzerinde tam olarak kullanma ve yararlanma yetkisi veren, el değiştirebilme ve miras yoluyla da geçebilme olanağı bulunmayan bir ayni haktır. Bu hakkın içeriği yasa tarafından belirlendiğinden hakkın, yetkilerden sadece birinden oluşacağı konusunda bir anlaşma yapılamaz. Ancak, intifa hakkından doğan yetkilerin nasıl kullanılacağı kararlaştırılabilir."
Yukarıdaki tanımdan anlaşılacağı üzere intifa hakkının kurulması ile mülkiyet hakkı sahibinin kullanma ve yararlanma hakkı son bulacaktır. Mülkiyet hakkı sahibi intifa hakkının kurulmasının ardından kanuni haklarında yalnızca tasarruf hakkını kullanabilecektir. Bu durum çıplak mülkiyet olarak adlandırılmaktadır. Buna karşın intifa hakkı sahibi mülkiyeti kendine ait olmayan bir eşyadan yararlanabilecek ve onu kullanabilecektir. Yani intifa hakkı sahibi eşyayı kendi kullanabileceği gibi başkasına kullandırma hakkına da sahip olacaktır. İntifa hakkı Latincede "usus" ve "fructus" kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır.
İntifa hakkı bir ayni hak olması dolayısıyla herkese karşı ileri sürülebilecektir. Bu yönüyle nisbi haklara oranla büyük ve önemli bir farklılık mevcuttur. TMK’nın 794. Maddesinde açıkça belirtildiği üzere intifa hakkı taşınır, taşınmaz, haklar veya malvarlığı üzerine kurulabilir. Kanundaki hak deyimi geniş düşünmek ve alacaklar ile bazı gayri maddi malları da bu kapsama sokmak gerekir. Hakkın intifa hakkına konu olabilmesi için doğrudan doğruya veya kapsadığı edim bakımından yararlanmaya elverişli ve devredilebilir nitelikte olması gerekir. Belirlilik ilkesi gereği, tüm malvarlığı üzerinde ayni hak kurulamaz. Eşya ve hakların ayrı ayrı intifaya konu edilmesi gerekir.
Bu itibarla intifa hakkı diğer irtifak haklarından da ayrılmaktadır. Kısaca intifa hakkı mülkiyet hakkına en yakın hak olarak nitelendirilir. Mülkiyetten ayrılan ilk yönü tasarruf yetkisinin bulunmayışıdır. Bununla beraber kişiye bağlı olması dolayısıyla intifa hakkının devri ve mirasçılara geçişi mümkün değildir. Aşağıda ayrı başlık altında intifa hakkının devrine ilişkin detaylı açıklamalara yer vereceğiz. Zira intifa hakkının kullanımının devri mümkündür.
İNTİFA HAKKININ KAZANILMASI
TMK’nın 795/2. Maddesine göre; Taşınır ve taşınmazlarda intifa hakkının kazanılması ve tescilinde, aksine düzenleme olmadıkça, mülkiyete ilişkin hükümler uygulanır. Yukarıda belirttiğimiz üzere intifa hakkının devri mümkün değildir. Bu sebeple devren iktisap ile hak sahibi olunamayacaktır. Öyleyse intifa hakkı bakımından aslen kazanma ve tesisen kazanma seçenekleri gündeme gelecektir.
Aslen Kazanma Halleri
İntifa hakkının aslen kazanılması 3 şekilde mümkündür. Bu üç durumu şöyle saymak mümkündür:
1- İntifa Hakkının Kanuni Olarak Kazanılması
Doğrudan doğruya bir kanun hükmünden kaynaklanan intifa durumlarına kanuni intifa denir. Burada taraf iradeleri önemli değildir. Kanundan doğan intifa hakları şunlardır:
a-TMK 798/2
Sigorta ve kamulaştırma gibi durumlarda intifa hakkı, hakkın konusu yerine geçen karşılık üzerinde devam eder.
b-TMK 821/2
Yerine getirilen edimin konusu ve özellikle geri ödenecek ana para, intifa hakkına tabi olur.
c-TMK 240
Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır.
d-TMK 652/2
Haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya miras bırakanın diğer yasal mirasçılarından birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir.
2- İntifa Hakkının Zamanaşımı ile Kazanılması
TMK’nın 795/2. Maddesine göre; Taşınır ve taşınmazlarda intifa hakkının kazanılması ve tescilinde, aksine düzenleme olmadıkça, mülkiyete ilişkin hükümler uygulanır. Bu düzenleme intifa hakkının zamanaşımı ile kazanılmasının önünü açmaktadır. Öyleyse taşınır ve taşınmazlar üzerinde intifa hakkı kazanılması mümkündür. Burada olağan ve olağanüstü zamanaşımı süreleri gündeme gelecektir.
TMK’nın 712. Maddesi gereğince; taşınmazlar bakımından tapu kütüğünde intifa hakkı sahibi olarak görünen kişi 10 yıl süreyle davasız aralıksız ve iyi niyetle zilyet kalırsa intifa hakkı sahibi olacaktır.
TMK 713 ise olağanüstü zamanaşımını düzenler. Bu düzenlemeye göre tapu kütüğüne kayıtlı olmayan bir taşınmaz üzerinde 20 yıl davasız aralıksız ve iyi niyetle zilyet olan kişi intifa hakkını kazanabilir.
Taşınırlar bakımından ise 5 yıllık süre aranır. Zira TMK’nın 77. Maddesi aşağıdaki gibidir:
"Başkasının taşınır bir malını davasız ve aralıksız beş yıl iyi niyetle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kimse, zamanaşımı yoluyla o taşınırın maliki olur."
3- İntifa Hakkının Mahkeme Kararıyla Kazanılması
Bazen taşınmaz üzerinde intifa tesisine yönelik sözleşme yapılmasına rağmen bu sözleşme tapuya tescil edilmemiş olabilir. Bu gibi durumlarda intifa hakkı sahibi bu hakkını durumdan haberdar olmayan 3. Kişilere karşı ileri süremez. İntifa hakkı sahibi açacağı bir davayla sözleşmenin tapuya tescil edilmesini isteyebilir. Mahkeme kararıyla tapuya açıklayıcı etkiye sahip bir kayıt eklenir.
İNTİFA HAKKININ KURULMASI - TESİSEN KAZANMA
İntifa hakkının bir diğer kazanım yolu tesisen kazanmadır. Bu yol ile kanuna uygun şekilde düzenlenecek sözleşme ile intifa hakkı tesis edilir.
TMK’nın 795/1. Maddesine göre; intifa hakkı, taşınırlarda zilyetliğin devri, alacaklarda alacağın devri, taşınmazlarda tapu kütüğüne tescil ile kurulur.
Taşınmazlar üzerinde intifa hakkının kurulması için yapılacak sözleşmenin tapu memuru önünde yapılması gerekir. Yani bu şekilde kuruluş için resmi şekil şartı aranır. Tescil olmaksızın kurulan intifa hakkı sadece durumu bilenlere karşı ileri sürülebilir. Tescil ile intifa hakkı sahibi bu hakkını herkese karşı ileri sürebilir. Dolayısıyla hakkın ayni bir hak olması için tescil şarttır.
Alacak üzerinde intifa hakkı kurulabilmesi için alacağın temliki sözleşmesi gereklidir.
Taşınırlarda ise malın teslimi aranmaktadır.
İNTİFA SÜRESİ
İntifa hakkının süreli kurulması mümkündür. Bunun yanında bu hak sürekli olarak da kurulabilir. Zira TMK’nın 796. Maddesine göre; intifa hakkı, bir süreyle sınırlı olarak kurulmuşsa sürenin dolması veya bu süreden önce intifa hakkı sahibinin hakkından vazgeçmesi, intifa hakkı sahibinin ölümü veya tüzelkişi ise tüzel kişiliğin sona ermesi, konusu olan şeyin bütünüyle, harap olması sebebiyle artık ondan yararlanma olanağının kalmaması durumlarında sona erer.
İntifa hakkı, gerçek kişilerde hak sahibinin ölümü; tüzel kişilerde kararlaştırılan sürenin dolması, süre kararlaştırılmamışsa kişiliğin ortadan kalkmasıyla sona erer.
"Tüzel kişilerin intifa hakkı, en çok yüz yıl devam edebilir." (TMK 797)
PAYLI MÜLKİYETE TABİ EŞYA ÜZERİNDE İNTİFA HAKKININ KURULMASI
Paylı mülkiyete tabi bir eşya üzerinde intifa hakkı kurulması mümkündür. Fakat burada bazı sınırlar çizilmiştir. İntifa hakkının diğer paydaş ya da paydaşlara zarar vermemesi ve hakkın kötüye kullanılması durumunun oluşmaması gerekir. Aşağıdaki Yargıtay kararında bu duruma emsal bir uyuşmazlık incelenmiştir:
"Türk Medeni Kanunu’nda müşterek mülkiyette paydaş olan kişinin intifa hakkının özelliği gereği payı üzerinde intifa hakkı kurabileceği kabul edilmiştir. Ancak paydaşa bu hak verilirken, payı üzerinde intifa hakkı kurmasının diğer paydaşların mülkiyet haklarını kullanmalarına zarar vermeyeceği öngörülmüştür. Diğer taraftan intifa hakkı ile yüklü olarak bir taşınmazın satılmasının o taşınmaz malın değerini düşüreceği de bir gerçektir. Uygulamada bazı paydaşların haklı ve geçerli bir nedeni bulunmadığı halde diğer paydaşları zarara uğratmak ve onları külfet altına sokmak için payları üzerinde intifa hakkı tesis ettikleri görülmektedir.
Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesi ile getirtilen kural gereği herkes haklarını kullanırken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bu bağlamda da, görülmekte olan dava sırasında veya dava açılmadan hemen önce payda üçüncü kişi yararına intifa hakkı tesisinin taşınmazın satışında talepleri azaltmak ve düşük bir bedel karşılığı taşınmazın tamamının ele geçirilmesini sağlamak amacına yönelik yapıldığı karine olarak kabul edilmekte, diğer paydaşlar tarafından zarar gördüğü ileri sürülerek intifa hakkının terkini istemli açılan davalarda, aksi hak sahibi tarafından kanıtlanamadığı sürece intifa hakkına ilişkin işlemin iptaline karar verilmektedir." Y14 HD. 2010/10795 K.
İNTİFA HAKKI SAHİBİNİN HAKLARI
İntifa hakkının kurulmasıyla hem malik hem hak sahibi birtakım haklar elde ederler. Buna karşın iki tarafın da bazı yükümlülüklere katlanması gerekir. İnceleme konumuzda öncelikle hak sahibinin haklarına ve yükümlülüklerine daha sonra malikin hak ve yükümlülüklerine ilişkin açıklamalarda bulunacağız.
1-Zilyetliği Elinde Bulundurma Hakkı
Yukarıda da bahsettiğimiz üzere intifa hakkının kullanılabilir bir hak olması için öncelikle zilyetliğin devri gerekir. Kaldı ki taşınır eşyalar bakımından intifa hakkı zilyetliğin devri ile kurulur. İntifanın kurulmasının temeli hak sahibinin intifaya konu eşya üzerinde zilyetliğinin bulunmasından geçer. TMK’nın 803. Maddesi bu hakkı; “İntifa hakkı sahibi, hakkın konusu olan malı zilyetliğinde bulundurma, yönetme, kullanma ve ondan yararlanma yetkilerine sahiptir.” Şeklinde düzenlemiştir.
Zilyetlik ile hak sahibi malikin sahip olduğu birtakım başka yetkilere de sahip olacaktır. Bu konuda zilyedin yetkilerine de ayrıca bakmak gerektiği unutulmamalıdır. Yargıtay’ın aşağıdaki kararında şu değerlendirmeler yapılmıştır:
"İntifa hakkı belirli bir eşya üzerinde tam olarak kullanma ve yararlanma yetkisi veren ayni bir haktır. Bu hakkın kurulmasıyla malikin yararlanma yetkisi intifa hakkı sahibi lehine tamamen sınırlanmış olur. Bu nedenle ( intifa hakkı ) hak konusunun tüm ekonomik faydalarını kapsadığından, malike yalnız "çıplak ( kuru ) mülkiyet" kalır ve o eşya üzerinde sadece hukuksal tasarruf yetkisini muhafaza etmekle yetinir. Bu nedenle, intifa hakkı sahibinin eşyanın doğrudan doğruya zilliyetliğine hakkı vardır ve zilliyetliği koruyan tüm araçlardan ve davalardan yararlanır. Zira intifa hakkı sahibi eşyanın ( nesnenin ) fiili zilyedi, malik ise asli zilyedidir." Y3HD. 2003/13810 K.
Zilyedin ecrimisil davası açabilmesi bu konuya verilecek örneklerden birisini oluşturur. Yine hak sahibi el atmanın önlenmesi davasını açabilecek işgallere karşı korunmalardan faydalanabilecektir. Aşağıda örnek bir Yargıtay kararı paylaşılmıştır:
"Davacı kayınpeder konumunda olan intifa hakkı sahibidir ve dava intifa hakkına dayalı elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir. Dava açılmış olmakla muvafakatin geri alındığının kabulü gerekir. Kaldı ki, davacının davalıya ihtar çekerek taşınmazı boşaltmasını istediği de sabittir. Davalı evin aile konutunu olduğunu beyan etmiştir. Elatmanın önlenmesi isteğiyle birlikte davacının davalıya çektiği ihtarname de gözetilmek suretiyle belirlenecek ecrimisile hükmedilmesi gerekir.” Y14HD. 2009/12588 K.
2-İntifa Konusu Eşyayı Yönetme Kullanma ve Ondan Yararlanma Yetkisi
İntifa hakkı eşyayı kullanma ve ondan yararlanma imkânı getirir. Dolayısıyla hak sahibi eşyayı kullanabilecektir. Buradaki kullanım eşyanın hak sahibinin fiili kullanımına uygun olmasını ifade eder. Hak sahibi eşyayı kullanırken tam anlamıyla özgür değildir. Zira TMK’nın 817. Maddesi aşağıdaki gibidir:
İntifa hakkı sahibi, intifa konusu taşınmazın ekonomik özgülenme yönünü malike önemli zarar verecek şekilde değiştiremez; özellikle onu yeni bir şekle dönüştüremeyeceği gibi, onda önemli bir değişiklik de yapamaz.
İntifa hakkı sahibi, malike önceden haber vermek ve taşınmazın ekonomik özgülenme yönünde önemli değişiklik yapmamak koşuluyla taş, kireç, mermer ve turba ocakları ile benzerlerini açabilir.
Yönetim hakkının iki görünüşü bulunur. Hak sahibi eşyayı kendi yönetebileceği gibi bir başkasına da yönettirebilir.
İntifa hakkı sahibinin eşyadan yararlanma hakkı da bulunur. Bir eşyadan doğal ve hukuki yararlar olmak üzere iki türlü fayda görülebilir. İntifa hakkı sahibi maldan elde edilecek doğal ürünlerden faydalanır. Bu husus TMK’nın 804. Maddesinde aşağıdaki gibi düzenlenmiştir:
"İntifa hakkı süresi içinde olgunlaşan doğal ürünler, intifa hakkı sahibine aittir.
Ekimi veya dikimi yapan malik veya intifa hakkı sahibi, olgunlaşan ürünleri toplayan diğer taraftan, yaptığı giderler için ürünün değerini aşmamak üzere uygun bir bedel isteyebilir.
Nitelikleri itibarıyla malın doğal verimi veya ürünü sayılmayan bütünleyici parçaları malike aittir."
Semerelerinden yararlanma hali hukuki semereleri de kapsar. Hukuki faydaların en önemli ve sık kullanılan örneğini malın kiraya verilmesi oluşturur. Dolayısıyla intifa hakkı sahibi malı kiraya vererek kira gelirinden yararlanabilir.
Burada TMK’nın 804/3. Maddesi mutlak surette gözetilmelidir. Malın doğal verimi ya da ürünü sayılmayan bütünleyici parçalar malike ait olacağı için intifa hakkı sahibinin bu ürünlerden faydalanma yetkisi bulunmaz. Yargıtay bir kararında hak sahibinin eşya üzerinde baz istasyonu kurmak suretiyle kira geliri elde etmesini hukuka aykırı bulmuştur.
İntifa hakkına konu olan sermayenin faizleri ve diğer dönemsel gelirleri, daha geç muaccel olsalar bile, intifa hakkının başladığı tarihten sona erdiği tarihe kadar intifa hakkı sahibine ait olur.
3-Resmi Defter Tutulmasını Talep Yetkisi
Malik veya intifa hakkı sahibi, diğerinden giderleri paylaşmak üzere intifa hakkına konu olan malların noterlikçe resmen defterinin tutulmasını her zaman isteyebilir. (TMK m.811)
4- İntifa Hakkı Sahibinin Tasarruf Yetkisi
Birçok yerde belirttiğimiz üzere intifa hakkının devri mümkün değildir. Fakat TMK’nın 819/2. Maddesi ile bu kurala ir istisna getirilmiştir. Buna göre:
"İntifa hakkı sahibi, değeri biçilerek kendisine teslim olunan diğer taşınırlar üzerinde, aksi kararlaştırılmadıkça, serbestçe tasarrufta bulunabilir; ancak, bu yetkisini kullandığı takdirde bu şeylerin biçilen değerlerini geri verme sırasında ödemekle yükümlü olur. Bu ödeme, tarım işletmesi gereçleri, hayvan sürüleri, ticari mallar veya benzeri şeylerde aynı cins ve nitelikte eşya verilmesi suretiyle yerine getirilebilir."
İNTİFA HAKKININ DEVREDİLEBİLİR Mİ?
İncelememizin birçok yerinde intifa hakkının devredilemeyen bir hak olduğundan söz etmiştik. Bu konuya girmeden önce burada intifa hakkı sahibinin tasarruf hakkına da değinmek istiyoruz. İntifa hakkı sahibinin malın öz değeri üzerinde tasarruf hakkı bulunmaz. Fakat kanunda bu kuralın bir istisnasına yer verilmiştir. TMK’nın 819. Maddesine göre:
"İntifa hakkı sahibi, değeri biçilerek kendisine teslim olunan diğer taşınırlar üzerinde, aksi kararlaştırılmadıkça, serbestçe tasarrufta bulunabilir; ancak, bu yetkisini kullandığı takdirde bu şeylerin biçilen değerlerini geri verme sırasında ödemekle yükümlü olur. Bu ödeme, tarım işletmesi gereçleri, hayvan sürüleri, ticari mallar veya benzeri şeylerde aynı cins ve nitelikte eşya verilmesi suretiyle yerine getirilebilir."
İntifa hakkının devri mümkün değildir. Burada kastedilen hakkın bizzat kendisidir. Buna karşın hak sahibi hakkını bizzat kullanmak zorunda değildir. Yani hakkın kullanımı devredilebilir. Zira TMK’nın 806. Maddesi aşağıdaki gibidir:
"Sözleşmede aksine hüküm yoksa veya durum ve koşullardan hak sahibince şahsen kullanılması gerektiği anlaşılmıyorsa, intifa hakkının kullanılması başkasına devredilebilir.
Bu takdirde malik, haklarını, devralana karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir."
Yukarıdaki hüküm hak sahibinin malı kiraya verebilmesine olanak tanımaktadır. Burada akıllara intifa hakkının ölümle sona ermesi halinde kiracılığın durumunun ne olacağı sorusu gelebilir. Yargıtay böyle bir olayda aşağıdaki görüşe varmıştır:
"Dosya içeriği ve toplanan delillerden davacıların çekişmeli taşınmazda çıplak mülkiyet sahibi iken, intifa hakkı sahibinin ölümü ile haklarının tam mülkiyete dönüştüğü anlaşılmaktadır, intifa hakkı sahibi ile davalı arasındaki kira akdinin varlığı da yanlar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Olayda çözümü gereken, hukuksal sorun, intifa hakkı sahibi ile davalı arasında düzenlenen kira sözleşmesinin intifa hakkı sahibinin ölümü üzerine davacıları bağlayıp bağlamayacağı hususundan ibarettir. Medeni Kanun’un 799. maddesinde "intifa hakkı sona erince hak sahibi hakkın konusu olan malı malike geri vermekle yükümlüdür" hükmü yer almıştır.
Davalının taşınmazda kiracı sıfatıyla fer-i zilyet bulunduğundan kuşku yoktur.
Öğretide ileri sürülen görüşlere göre "kira mukavelesi tapuya şerh edilmiş olsa bile intifa hakkı sona erince malik, malının kendisine iadesini kiracıdan isteyebilir. Bu suretle mutazarrır olan kiracının, kira mukavelesinde doğan şahsi haklarını intifa hakkı sahibi veya onun mirasçılarına karşı dermeyan edebilir" (Bkz. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu-Galip Esmer, Gayrimenkul Tasarrufları ve Tapu Sicili Tatbikatı 2. Bası. Sn 336) . Buna karşın Dr. Suat Bertan sorununu iki yönlü ele alarak, intifa hakkı sahibi kira akdini yaparken, kiralananın intifa hakkına konu olduğunu söylemiş ise ölümle intifa hakkı son bulduğuna göre, buradan kira akdini yaptıktan sonra mülkiyet hakkını başkasına devreden kimsenin durumuna benzer bir durum vardır denebilir. Malikin mülkiyet hakkını devir yetkisine karşı kiracının korunması istenildiğinden, Borçlar Kanunun 354 ve 276. maddelerine özel hüküm konulmuştur. Kanun yapan, mülkiyet hakkı sahibinin malını kiraya verdiği zaman kira süresi bitinceye kadar mülkiyet hakkını devir yetkisini kullanamamasını uygun görmemiş, bu akdin bu sebeple feshi halinde kiracıya da bir kusur yüklenemeyeceğinden ayrıca öyle bir durumu düzene koymayı uygun bulmuştur. Medeni Kanunun 806. maddesi intifa hakkı sahibine, intifa konusu malını kiraya vermek yetkisini tanımış bulunduğundan genel kira hükümlerine göre intifa konusu malın kendisine teslim edilmemesine mülkiyet hakkı sahibinin katlanması gerekir, İntifa hakkı sahibi ölümü ile intifa hakkının son bulmasından sorumlu olamayacağına göre, kiracının bu durumda Borçlar Kanunun 254 ve 276 maddelerinden yararlandırılması doğrudur, intifa hakkı sahibi kiraladığı malın intifa hakkına konu olan bir mal olduğunu söylemişse bozucu (infisahı) şarta bağlı bir kira anlaşması ortaya çıkmış olur ve ölümle kira anlaşması sona ermiş olur. Bu durum Borçlar Kanunun 254 ve 276 maddelerinde öngörülen hale hiç benzememektedir. Son bulan kira akdine göre kiracının geri verme borcu doğar. Kiracının geri verme borcunu yerine getirmesini Medeni Kanun’un 806. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak mülkiyet hakkı sahibinin de istemeye hakkı vardır (Bkz. Dr. Suat Bertan, Ayni Haklar, C: 2 Sh. 1425) .
Soruna yukarıda açıklanan görüşler değerlendirilerek yaklaşıldığında Borçlar Kanunun 254, 276. maddelerinde hüküm altına alınan, kira dönemi içerisinde kiralayanının mülkiyet hakkını devretmesi veya ölümü halinde yeni malikin önceki kira sözleşmesi hükümleri ile bağlı olacağı olgusu göz önünde tutularak sırf Medeni Kanun’un 806. maddesindeki iade mükellefiyetinin varlığından söz edilerek davanın fuzuli şagil olduğu söylenemez." Y1HD. 2003/8056 K.
İNTİFA HAKKI SAHİBİNİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Hak sahibinin bazı hakları olduğunu belirtmiştik. Bununla beraber intifa hakkı hak sahibine bazı yükümlülüklerde yüklemiştir. Kanunda sayılan bu yükümlülükler şunlardır:
1-Bakım ve Koruma Yükümlülüğü
İntifa hakkı sahibinin malı koruma yükümlülüğü ile bakım yükümlülüğü bulunmaktadır. TMK’nın 812. Maddesi bu yükümlülüğü düzenler ve aşağıdaki gibidir:
İntifa hakkı sahibi, hakkın konusu olan malın muhafazası ve olağan bakımı için gerekli onarım ve yenilemeleri yapmakla yükümlüdür.
Malın muhafazası, daha önemli işlerin yapılmasını veya önlemlerin alınmasını gerektiriyorsa; intifa hakkı sahibi, durumu malike bildirmek ve bunların gerçekleştirilmesine izin vermek zorundadır.
Malikin gereken işleri yapmaktan kaçınması halinde intifa hakkı sahibi, bunları onun hesabına kendisi yapabilir.
2-Bakım ve İşletme Giderlerini Ödeme Yükümlülüğü
İntifa hakkı konusu olan malın olağan bakım ve işletme giderleri, güvencesini oluşturduğu borçların faizleri, vergi ve resimleri, intifa süresince intifa hakkı sahibine aittir.
Vergi ve resimleri malik ödemişse, intifa hakkı sahibi, yukarıda belirtilen esasa göre bunları malike tazmin etmek zorundadır.
Diğer bütün yükümlülükler malike aittir. Ancak, intifa hakkı sahibi bunların yerine getirilmesi için gereken parayı, istemi üzerine malike karşılıksız olarak sağlamazsa; malik, intifa hakkı konusu malı bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi için kısmen veya tamamen paraya çevrilebilir. (TMK 813)
3-Sigorta Ettirme Yükümlülüğü
TMK’nın 815. Maddesine göre:
Yerel adetlere göre iyi bir yönetimin gereği olduğu takdirde intifa hakkı sahibi, malikin lehine malı yangına ve diğer tehlikelere karşı sigorta ettirmekle yükümlüdür.
Bu durumda veya intifa hakkının sigortalı bir mal üzerinde kurulmuş olması halinde intifa hakkı sahibi, hakkının devamı süresince sigorta primlerini ödemekle yükümlüdür.
Öte yandan TMK’nın 798/2. Maddesinde yer alan aşağıdaki hükmün de göz önünde bulundurulması gerekir:
"Sigorta ve kamulaştırma gibi durumlarda intifa hakkı, hakkın konusu yerine geçen karşılık üzerinde devam eder."
4-Geri Verme Yükümlülüğü
İntifa hakkı sona erince hak sahibi, hakkın konusu olan malı malike geri vermekle yükümlüdür. Aksi takdirde işgalci konumuna düşecektir.
5-İntifa Hakkı Sahibinin Zararlardan Sorumluluğu
TMK’nın 800. Maddesine göre:
"İntifa hakkı sahibi, zararın kendi kusurundan ileri gelmediğini ispat etmedikçe, malın yok olmasından veya değerinin azalmasından sorumludur.
İntifa hakkı sahibi, yararlanması için gerekli olmadığı halde tükettiği şeyleri tazmin etmekle yükümlüdür.
İntifa hakkı sahibi, malın olağan kullanılması sonucunda meydana gelen değer azalmalarından sorumlu değildir."
"İntifa hakkı sahibi, yükümlü olmadığı halde yaptığı giderler, yenilemeler ve eklemeler için, hak sona erdiğinde, vekaletsiz iş görme hükümleri uyarınca tazminat isteyebilir.
Malikin tazminat vermekten kaçınması halinde intifa hakkı sahibi, yaptığı eklemeleri, malı eski haline getirmek kaydıyla söküp alabilir." (TMK m.801)
Geri verme anında malik ve intifa hakkı sahibi tarafından ileri sürülebilecek bütün istem hakları, bu andan başlayarak bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
MALİKİN HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Öncelikle belirtmek gerekir ki malikin en temel ve önemli hakkı intifaya konu üzerinde tasarruf hakkıdır. Malik intifaya konu eşya üzerinde tasarrufta bulunabilir. Malik eşyayı devredebileceği gibi, devir hakkı da kurabilir. Yine malikin rehin tesis etmesi de mümkündür.
Malik, hakkın konusu olan malın hukuka aykırı ya da niteliğine uygun düşmeyen kullanılış biçimine itiraz edebilir. (TMK m. 807)
Haklarının tehlikeye düştüğünü ispat eden malik, intifa hakkı sahibinden güvence isteyebilir.
İntifa hakkının konusu tüketilebilen şey veya kıymetli evrak ise, malik tehlikenin ispatına gerek olmaksızın teslimden önce de güvence isteyebilir.
Kıymetli evrakın güvenilir bir yere tevdi edilmesi güvence yerine geçer. (TMK m.808)
İntifa hakkı kendisinde kalmak üzere yapılan bağışlamalarda bağışlayandan güvence istenemez. (TMK m.809)
İntifa hakkı bir alacak üzerinde kurulmuşsa alacak hakkı sahibi TMK’nın 820. Maddesi gereğince yönetime katılma isteğinde bulunabilir.
TMK’nın 812. Maddesinin 2. Ve 3. Fıkraları gereği malik malın muhafazası için gerekli işlemleri yapmak zorundadır.
İNTİFA HAKKININ SONA ERMESİ
1-İntifa Konusu Eşyanın Yok Olması
TMK’nın 796. Maddesine göre malın yok olması halinde intifa hakkı son bulur.
"Davacı vakıflar idaresi, ihtilal konusu taşınmazdaki yalı ve müştemilatın korunması gerekli birinci sınıf eski eser olduğunu, tamir ve ihyasının sağlanabilmesi için restore et-işlet devret modeli ile kiraya verilmesi gerektiğini iddia ederek sükna hakkının terkini talebinde bulunmuştur. İntifa hakkına ilişkin hükümler sükna hakkına da uygulanır. Sükna hakkına konu yapının tamamen yıkılması, hakkın kaldırılması nedeni olarak kabul edilmektedir. Dosya kapsamı değerlendirildiğinde davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur." Y1HD 2005/1186 K.
Taşınmazın yok olmasından sonra malik malı eski haline getirmek zorunda değildir. Fakat getirirse intifa hakkı devam eder. Sigortadan bir tazminat alınırsa intifa hakkı sigorta üzerinden devam eder.
2-Sürenin Dolması
Yukarıda belirttiğimiz üzere intifa hakkı süreli olarak kurulabilir. Bu sürenin dolmasıyla intifa hakkı son bulacaktır. Süre kararlaştırılmamış olsa dahi tüzel kişilerin intifa hakkı, en çok yüz yıl devam edebilir.
3-Kamulaştırma
İntifaya konu malın kamulaştırılması ile intifa hakkı son bulur. Fakat bu hak kamulaştırma bedeli üzerinde devam eder. Zira TMK’nın 798. Maddesi aşağıdaki gibidir:
"Sigorta ve kamulaştırma gibi durumlarda intifa hakkı, hakkın konusu yerine geçen karşılık üzerinde devam eder."
4-Terkin - Mahkeme Kararı ile Terkin
İntifa hakkının sona erme yöntemlerinden birini terkin oluşturur. Terkin isteme yetkisi hak sahibine aittir. Şartların varlığına rağmen terkin isteminde bulunmayan hak sahibine karşı dava açılarak mahkeme kararı ile terkin gerçekleştirilebilir.
5-Hak Sahibinin Ölmesi
Ölüm ile hak sonlanır.
6-Tüzel Kişiliğin Sona Ermesi
Bilindiği üzere intifa hakkı sadece gerçek kişilere değil tüzel kişilere de tanınmış bir hak türüdür. Tüzel kişiliğin son ermesi halinde de hak sonlanacaktır.
7-Cebri İcra Yoluyla Satış
Hakkın bu halde son bulması için hakta önce temin edilmiş bir rehinin varlığı gerekir. TMK’nın 869/2 ve 3. Fıkralarına göre:
"Tarihi daha eski olan rehin hakkı, aynı taşınmaz üzerinde alacaklının izni olmadan daha sonra kurulan irtifak haklarından veya taşınmaz yüklerinden önce gelir. Sonradan kurulan ve rehnin paraya çevrilmesi sırasında daha eski tarihli rehinli alacaklılara zarar veren irtifaklar ve taşınmaz yükleri terkin edilir.
Önceki rehinli alacaklının istemiyle irtifak hakları veya taşınmaz yükleri terkin edilen kimselerin, rehinli taşınmazın paraya çevrilmesinde, hakları sonradan tescil edilenlere karşı, satış bedelinden haklarının değerini karşılayan miktarı almak hususunda öncelikleri vardır."
ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ DAVASINDA İNTİFA HAKKI
TMK’nın 700. Maddesi ile paylı mülkiyete tabi bir mal üzerinde paydaşlardan birinin kendi payı üzerinde intifa hakkı kurması halinde diğer paydaşların 3 ay içerisinde ortaklığın giderilmesi (izale-i şuyu) davası açmaları hali düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre:
"Bir paydaşın kendi payı üzerinde intifa hakkı kurması halinde, diğer paydaşlardan biri intifa hakkının kurulduğunun kendisine tebliğinden başlayarak üç ay içinde paylaşma isteminde bulunursa; satış yoluyla paylaşmada intifa hakkı, buna ilişkin paya düşecek bedel üzerinden devam eder."
Yukarıdaki kural TMK’nın yürürlüğe girmesinden önce kurulan intifa haklarını kapsamaz. Böylesi durumlarda intifa hakkı devam edecek şekilde satış yapılır.
Aşağıdaki Yargıtay kararında detaylı açıklamalar yapılmıştır:
"Paydaşlığın ( ortaklığın ) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar ( ortaklar ) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır.
Ortaklığının giderilmesi istenen taşınmaz üzerinde intifa hakkı var ise bu hak sahibinin davaya dahil edilmesi zorunludur. Satış suretiyle ortaklığın giderilmesi istenen taşınmaz üzerinde 4721 sayılı TMK'nın yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden önce kurulmuş bir intifa hakkı varsa taşınmazın 14.03.1960 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca intifa hakkı ile yükümlü olarak satılması gerekir.
İntifa hakkı sahibi yalnız başına bu hakkının paraya çevrilmesini, taşınmazın intifasız satışını isterse diğer paydaşların muvafakati aranmaksızın taşınmazın intifasız satışına karar verilmelidir.
İntifa hakkı 01.01.2002 tarihinden sonra kurulmuş ise, 4721 sayılı TMK'nın 700. maddesi uyarınca "Bir paydaşın kendi payı üzerinde intifa hakkı kurması halinde, diğer paydaşlardan biri intifa hakkının kurulduğunun kendisine tebliğinden başlayarak üç ay içinde paylaşma isteminde bulunursa; satış yoluyla paylaşmada intifa hakkı, buna ilişkin paya düşecek bedel üzerinde devam eder."
Somut olaya gelince; dosyada mevcut tapu kayıtlarına göre, 581 parsel sayılı taşınmazın maliklerinden ...'a ait 7/16 hissesi üzerinde 09.03.2011tarihinde ... lehine intifa hakkı kurulduğu yine 2522 parsel sayılı taşınmazın maliklerinden ...'a ait 5/8 hisse üzerinde 09.03.2011 tarihinde ... lehine intifa hakkı kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, satış yoluyla paylaşmada intifa hakkının buna ilişkin paya düşen bedel üzerinden devamına hükmedilmesi gerekirken, 2522 parsel sayılı taşınmazda intifa hakkı ile ilgili hiç hüküm kurulmaması, 581 parsel sayılı taşınmazda ise intifa yüklü satışına karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir." Y14 HD. 2020/8417 K.