NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK SUÇU CEZASI

NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK SUÇU CEZASI

DOLANDIRICILIK SUÇU NEDİR?

Dolandırıcılık suçu TCK’nun 157-159. Maddeleri arasında mal varlığına karşı suçlar başlığı altında düzenlenmiştir. 157. Maddeye göre dolandırıcılık suçu hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak suretiyle işlenir. Tanımdan anlaşılacağı üzere dolandırıcılık bir başkasının aldatılmasıdır. Bu yönüyle dolandırıcılık suçu günlük hayatta en sık karşılaşılan suç tiplerinden biri olma özelliğini taşımaktadır. 

Kişilerin mal varlığına ilişkin herhangi bir değer dolandırıcılık suçunun maddi konusunu oluşturur. Ceza hukuku ekonomik değer ifade eden her türlü taşınır ve taşınmaz eşyanın yanında sahibi bakımından manevi olarak önemli sayılacak eşyaların da aldatılarak sahibinden alınmasını dolandırıcılık saymıştır. 

Dolandırıcılık suçu ile korunan hukuki değer mülkiyet hakkıdır. Bunun yanında kişilerin irade özgürlüğüne etkisi bakımından irade özgürlüğü de koruma altına alınmıştır.

DOLANDIRICILIK SUÇUNUN FAİLİ

Dolandırıcılık suçu herkes tarafından işlenebilen genel bir suçtur. Fail bakımından ayrıca bir nitelik aranmamıştır. Fakat bazı hallerde failin bazı özellikleri taşıması cezanın artırılmasına ya da azaltılmasına sebebiyet verebilir. Örneğin failin serbest meslek sahibi, tacir, şirket yöneticisi gibi sıfatları taşıması durumunda diğer şartların da varlığıyla verilecek cezanın artırılacağı öngörülmüştür. Bunun yanında suçun altsoy veya üstsoydan birine, eşe ya da aynı konutta oturulan kardeşe karşı işlenmesi hali ise cezasızlık sebebi olarak düzenlenmiştir. 

Yine bir başka ayrım irtikap suçu açısından ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki; failin kamu görevlisi sıfatına haiz olmasıyla beraber görevinin getirdiği güveni kötüye kullanarak hileli davranışlarla kendine veya başkasına bir yarar sağlaması halinde dolandırıcılık değil irtikap suçu gündeme gelecektir. 

Ceza hukukunda suçunda fail ancak gerçek kişi olabilir. Tüzel kişiler aleyhine cezai yaptırım uygulanamaz. Fakat TCK’nın 169. Maddesinin “Hırsızlık, güveni kötüye kullanma ve dolandırıcılık suçlarının işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.” Şeklindeki hükmü gereği dolandırıcılık suçunun işlenmesi ile bir tüzel kişi lehine menfaat sağlanmış olursa tüzel kişi aleyhine güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır.

DOLANDIRICILIK SUÇUNUN MAĞDURU

Dolandırıcılık suçunun mağduru mal varlığı zarara uğrayan kişidir. Aldatılan ile mal varlığı zarara uğrayan kişilerin farklı olması mümkündür. Böylesi durumlarda suçun oluşumu açısından aldatılan kişinin mal varlığı üzerinde tasarruf yetkisinin olup olmadığına bakılır. Şayet aldatılan kişi tasarruf yetkisine sahip ise dolandırıcılık suçu oluşacaktır. Tasarruf yetkisinin yokluğu dolandırıcılık suçunun oluşumuna engeldir. Bu gibi durumlarda şartların varlığı halinde hırsızlık ya da güveni kötüye kullanma suçları gündeme gelecektir. 

Dolandırıcılık suçunun oluşması için mağdurun belirli bir kişi olması gerekir. Şayet hileli hareketler bir topluluğa yöneltilirse bu defa mağdurların belirlenebilir olup olmadığına bakılır. Mağdur belirlenemiyorsa suçun oluştuğundan söz edilemez. 

Mağdurun ayırt etme gücüne sahip olması gerekir. Ayırt etme gücüne sahip olmayanların aldatıldığından söz edilemeyeceğinden dolandırıcılık suçunun kanuni tanımında eksiklik meydana gelir. Dolayısıyla suç oluşmamış olur.

DOLANDIRICILIK SUÇUNUN UNSURLARI

Kanuni tanımdan yola çıkarak dolandırcılık suçunun maddi unsurlarını hileli davranış, mağdurun aldatılması ve mağdurun zararına yarar elde edilmesi şeklinde saymak mümkündür. Dolandırıcılık suçunun oluşması için; 

1- Hileli davranışlar sergilenmelidir. 

2- Mağdur hileli davranışlar neticesinde aldatılmış olmalıdır. 

3- Mağdurun zararına bir yarar elde edilmiş olmalıdır. 

Suçun manevi unsurunu ise kast oluşturur.

DOLANDIRICILIKTA HİLE

Suç tanımındaki neticeyi gerçekleştirecek hareket dolandırıcılık suçu bakımından hiledir. Hile kavramı kanunda tanımlanmış değildir. Fakat yargıtay hileyi, nitelikli bir yalan olarak tanımlamıştır. 

Dolandırıcılık suçunda suçun oluşumu açısından mağdurun hileli davranışlarla aldatılması gerekir. Fakat her hileli davranış suçun oluşması sonucunu doğurmaz. Hilenin mağduru aldatabilecek yeterlilikte olması gerekir. Hileli davranışlar belirli bir ağırlığa sahip olmalı ve ustaca gerçekleştirilmelidir. Mağdur ise hileli davranışlar sonucu zarar görmüş olmalıdır. Aslında yapmayacağı bir şeyi hileli davranışların etkisiyle yapmış olmalıdır. Nitekim Yargıtay 15. Ceza Dairesi bir kararında “Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte birtakım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır”. İfadeleriyle hilenin suçun oluşumundaki etki ve özelliklerinin belirtmiştir. 

Hile icrai ya da ihmali davranışla gerçekleştirilebilir. Failin gerçeği gizlemek açısından susması da hile olarak yorumlanacaktır. İhmali davranışla hileye, parası olmadığını bildiği halde bir restoranda yemek yiyen kişi örneği verilebilir. Böylesi durumlarda fail gerçeği bildiği halde mağdurdan gizlediği için dolandırcılık suçundan cezalandırılacaktır. 

Yine dilencilerin gerçeğe aykırı bir şekilde kendilerini hasta göstermeleri de dolandırıcılık suçuna vücut verir. 

Kanun ancak bir takım şartların varlığı halinde ceza öngörmüştür. Bu nedenle soyut yalan söyleme eylemi dolandırıcılık suçunun oluşması açısından yeterli değildir. Lakin birtakım başka etkenlerle birleşen soyut yalanlar da dolandırıcılık suçunun oluşmasına neden olabilir. 

Dolandırıcılık suçunun oluşması için mağdurun aldatılmış olması gereklidir. Hileli davranışlara rağmen mağdur aldatılamamışsa bu durumda suç oluşmayacaktır. Fail kendiliğinden hataya düşerse suç yine oluşmayacaktır. Mağdurun aldatılmasına hileli davranışlar sebebiyet vermiş olmalıdır.

Hileli davranışlar neticesinde mağdur zararına bir yararın elde edilmesi de suçun unsurları arasındadır. Dolandırıcılık suçu bir zarar suçudur. Şayet zarar yoksa suç oluşmayacaktır. Zarar mal varlığında azalma anlamına gelir. Zarar ile hileli davranışlar arasında nedensellik bağı aranır. Ayrıca mağdurun zararına karşılık failin bir yarar elde etmesi gerekir. Yararın miktarı suçun oluşumu açısından önemli değildir. Manevi haz amacıyla hileli davranışlarda bulunulması dolandırıcılık suçunu oluşturmaz.

DOLANDIRICILIK SUÇUNDA KAST

Suçun manevi unsurunu kast oluşturur. Dolandırıcılık suçunun oluşumu açısından genel kastın varlığı yeterli görülmüştür. Nitekim TCK’nun 157. Maddesinin gerekçesi “Dolandırıcılık suçu, kasten işlenebilen bir suçtur. Burada söz konusu olan kast, dolandırıcılık suçunun maddi unsurlarının hepsinin fail tarafından bilinmesini ifade etmektedir. Bir başka ifadeyle, fail gerçekleştirdiği davranışların hile teşkil ettiğini, başka birini aldatıcı nitelikte olduğunu bilmelidir. Ayrıca, fail, bu hileli davranışlar sonucunda bunların etkisiyle, hileye maruz kalan kişinin veya başkasının mal varlığında bir eksilme meydana geldiğini, zarar gördüğünü ve buna karşılık, kendisinin veya sair bir kişinin mal varlığında bir artma meydana geldiğini bilmelidir. Bu itibarla, fail, mağdurun mal varlığındaki eksilmenin, mağdurun gördüğü zararın kendi hileli davranışları sonucunda meydana geldiğini bilmelidir; hile ile zarar arasındaki illiyet bağının varlığının bilincinde olmalıdır. Belirtilen hususlara ilişkin kast, doğrudan kast olabileceği gibi, olası kast da olabilir.” şeklindedir. 

Gerekçeden anlaşılacağı üzere suç açısından özel kast aranmamıştır. Bunun yanında suçun olası kastla işlenebilmesi de mümkün görülmüştür. Fail hareketin mağduru aldatarak zarara uğratacağını ve kendisine bir yarar sağlayacağını bildiği halde duruma göz yumarsa dolandırıcılık suçunu olası kast ile işlemiş olacaktır.

NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK SUÇU

TCK’nın 158. Maddesinde dolandırıcılık suçunun nitelikli halleri düzenlenmiştir. Dolandırıcılık suçu aşağıda sayacağımız şekillerde işlenirse faile verilecek ceza artırılacaktır. 

Dini İnanç ve Duyguların İstismar Edilmesi Suretiyle Dolandırıcılık

Dini inanç ve duyguların suçun işlenişi bakımından bir aldatma aracı olarak kullanılmasıyla suçun nitelikli unsuru oluşmuş olacaktır. Toplumda sık görülen muskacılık, üfürükçülük gibi durumlarda dolandırıcılık suçunun nitelikli halinden söz edilir. Burada önemli olan nokta dini inanç ve duyguların aldatma aracı olarak kullanılmasıdır. Kişinin kendini inançlı bir insan olarak tanıtarak belli bir aşamadan sonra farklı yararlar sağlaması suçun oluşması için yeterli değildir. 

Kişinin İçinde Bulunduğu Tehlikeli Durum veya Zor Şartlardan Yararlanmak Suretiyle Dolandırıcılık

Zor durumda bulunan kişiler aldatılmaya daha müsaittir. Kanun koyucu bu durumu gözeterek suçun zor durumda kalan birine karşı işlenmesi halini nitelikli unsur olarak kabul etmiştir. Doğa olayları ya da hastalık neticesinde zor şartlar altında bulunan kişiye karşı işlenen suçlar bu kapsamdadır. Nitelikli halin oluşumu açsısından kişinin zor durumundan yararlanmak yeterlidir. Ayrıca hileli davranışlar göstermeye gerek yoktur.

Kişinin Algılama Yeteneğinin Zayıflığından Yararlanmak Suretiyle Dolandırıcılık

Algılama yeteneği akla uygun biçimde davranmayı ifade eder. Algılama yeteneği yoksunluğuna sebebiyet veren haller yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk vb. sebeplerdir. Mağdurda yukarıdaki saydığımız durumların var olup olmadığı her somut olayın özelliğine göre ayrıca değerlendirilir. Çok küçük yaştakiler ile tam akıl hastası olanların aldatılmaları söz konusu olamaz. Bu nedenle böyle durumlarda dolandırıcılık suçu oluşmaz. 

Dolandırıcılık Suçunun Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Zararına Olarak İşlenmesi 

Bir kurum veya kuruluşun kamu kurum ya da kuruluşu olup olmadığı yasal mevzuata bakılarak anlaşılır. Bu nitelikli halin oluşabilmesi için kamu kurum kuruluşlarının mal varlığı üzerinde tasarruf yetkisi bulunan yöneticilerinin aldatılmış olması gerekir. Yine suçun oluşumu açısından kamu kurum veya kuruluşunun zarar görmesi gerekir. Zarar yoksa suç oluşmaz. 

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının, Kamu Meslek Kuruluşlarının, Siyasi Parti, Vakıf veya Dernek Tüzel Kişiliklerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık

Bu nitelikli halin oluşması için failin gerçekte var olan bir kamu kurum veya kuruluşunu araç olarak kullanması gerekir. Araç olarak kullanma deyimiyle kamu kurumuna özgü bir olgunun kullanılması kast edilmiştir. Örneğin dolandırıcılık suçunun avukat kimlik kartı kullanılarak işlenmesi nitelikli hal olarak görülür. 

Bilişim Sistemlerinin, Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık

TCK 243. Maddesinin gerekçesi bilişim sistemini “verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tabi tutma olanağı veren manyetik sistemler” olarak tanımlamıştır. Bu nitelikli halin gerçekleşmesi failin mağduru hileli davranışlarla aldatarak yarar sağlamasına bağlıdır. Bu halde muhatap bilişim sistemi sayılan araç değil mağdurun kendisidir. Bilişim sistemi mağdura aldatmak amacıyla araç olarak kullanılır. Bankalar bakımından özel ve kamu bankaları arasında bir ayrım bulunmamaktadır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu bir kararında “Görüldüğü üzere gerek 765, gerekse 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu bakımından kanun koyucu, banka veya kredi kurumlarına duyulan güven nedeniyle, söz konusu kurumlar aracı kılınarak gerçekleştirilen eylemlerde hilenin daha kolay gerçekleşmesi bankaya karşı duyulan güvenden dolayı, mağdur ya da mağdurların araştırma eğiliminin azalması veya bütünüyle ortadan kalkması nedeniyle, eylemlerin aldatıcı niteliklerini göz önünde bulundurarak nitelikli dolandırıcılık olarak düzenlemiş ve daha ağır bir yaptırıma tabi tutmuştur. 

Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken, banka veya diğer kredi kurumlarının olağan faaliyetleri ya da bu faaliyetleri yürüten süjelerinden yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının mutad faaliyetleri nedeniyle ürettikleri maddi varlıklarının suçta araç olarak kullanılması gerekmektedir. 

Banka ve diğer kredi kurumlarının olağan faaliyet konuları 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 4. maddesinde sayılmış olup bunlara; mevduat kabul etmek, kredi vermek, çek ve diğer kambiyo senetlerinin iştirası, alım satımı, kredi kartları, banka kartları ve seyahat çekleri gibi ödeme vasıtalarının ihracı ve bunlarla ilgili faaliyetlerin yürütülmesi işlemlerini örnek göstermek mümkündür. 

Banka ve diğer kredi kurumlarının maddi varlıkları ise; bu kurumlara ait olan dekont, teminat mektubu, basılı evrak, kimlik belgesi, giriş kartı, banka cüzdanı, çek, kredi kartı gibi, ilgili kurumda etkin bir işlevi bulunan maddi varlıklardır. Kullanılan maddi varlığın belge niteliğinde bulunması şart olmayıp, belge niteliğinde olanların da özel belge vasfını taşıması ile resmi belge niteliğinde olması arasında bir fark bulunmamaktadır.” İfadelerini kullanmıştır. 

Basın ve Yayın Araçlarının Sağladığı Kolaylıktan Yararlanmak Suretiyle Dolandırıcılık

“Bu nitelikli halin gerçekleşmesi için, basın ve yayın araçlarının suçun işlenmesinde bir kolaylık sağlamış olmaları gerekmektedir. Bentte sözü edilen ‘basın’ deyimi gazete, dergi gibi belirli zamanlarda çıkan yayınların bütünü, matbuat olarak, ‘yayın’ deyimi ise, basılıp satışa çıkarılan kitap, gazete gibi okunan veya radyo, televizyon aracılığıyla halka sunulan duyurular, iletilen şey, neşriyat olarak tanımlanmaktadır. Bu nitelikli hal, basın ve yayın araçlarından yararlanmak suretiyle gerçekleştirilen hileli manipülasyon eylemleriyle haksız bir yarar elde edilmesi halinde oluşabilmektedir.” YCGK. 2013/135 K. 

Dolandırıcılık Suçunun Tacir veya Şirket Yöneticisi Olan ya da Şirket Adına Hareket Eden Kişilerin Ticari Faaliyetleri Sırasında; Kooperatif Yöneticilerinin Kooperatifin Faaliyeti Kapsamında İşlenmesi 

“5237 sayılı TCK'nın 158. maddesinin 1. fıkrasının ( h ) bendinde; dolandırıcılık suçunun, tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında işlenmesi durumunda, nitelikli dolandırıcılık suçunun meydana geleceğini düzenlemiştir. 

Tacir kavramı, Türk Ticaret Kanunu'nun 14. maddesinde; "Bir ticari işletmeyi, kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir. 

Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo ve sair ilan vasıtalarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline kaydettirerek keyfiyeti ilan etmiş olan kimse fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. 

Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, İster adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ( ortak sıfatıyla ) muamelelerde bulunan kimse, hüsnüniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı tacir gibi mes'ul olur" biçiminde düzenlenmiştir. 

14. maddenin ikinci fıkrasına göre; herhangi bir kişinin, ticari bir işletmeyi, fiilen faaliyete geçirmemiş olması halinde de ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo ve sair ilanlar ile halka duyurmuş olması ya da işletmesini ticaret siciline kaydettirip, bu durumu ilan etmesi durumunda da o kimse yine de tacir sayılacaktır. 

Ticaret Kanunu'nda bu şekilde tarifini bulan tacirin, ticari faaliyeti sırasında dolandırıcılık suçunu işlemesi durumunda, 5237 sayılı TCK'nın 158/1-h maddesindeki nitelikli dolandırıcılık suçunun işlendiği kabul olunacaktır. Tacir, malını satarken dolandırıcılık suçunu işlemiş ise, kendisine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle bu fiili gerçekleştirdiğinden anılan bent uyarınca cezalandırılması gerekecektir. 

İşlenen suçun, tacirin ticari faaliyeti ile İlgisinin bulunmaması halinde; örneğin, tacirin eşine evlilik hediyesi olarak otomobil satın alması sırasında dolandırıcılık suçunu işlemesi durumunda bu bent uygulanamayacaktır. 

Küçük ve mahcurlara alt ticari işletmeyi bunların adına işleten veli ve vasinin tacir sayılamayacağı, tacir sıfatının, temsil edilene ait bulunduğu, ancak kanuni mümessilin ceza hükümleri bakımından tacir gibi mesul olduğu anılan Kanun'un 15. maddesinde düzenlenmiştir.” 

Şirketler ise Türk Ticaret Kanunu'na göre; kolektif, komandit, limitet, anonim ve kooperatif şirketleri olarak kurulmaktadır. Yine 5237 sayılı TCK'nın 158. maddesinin 1. fıkrasının ( h ) bendinde; şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında dolandırıcılık suçunu işlemeleri nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Bu hükmün uygulanabilmesi için öncelikle bir şirketin olması, failin ise o şirketin yöneticisi veya şirket adına hareket etmeye yetkili temsilcisi, şirket müdürü olması ve suçun, şirketin faaliyeti sırasında ve yine bu faaliyetle ilgili olarak İşlenmesi gerekmektedir. Fail hakkında bu hükme göre cezalandırılabilmesinin istenebilmesi için öncelikle, ticari faaliyeti olan bir şirketin bulunup bulunmadığı, şirketin kurulup tüzel kişilik kazanıp kazanmadığı, suçun işlendiği tarihte failin şirket yöneticisi veya temsilcisi olup olmadığı, işlenen fiilin ticari faaliyetle ilgisinin bulunup bulunmadığı tespit olunmalı, bu şartların varlığı halinde sanığın, 5237 sayılı TCK'nın 158/1-h maddesine göre cezalandırılması istenmelidir. 

Şirket yöneticisi olmayıp, şirkette çalışan kişilerin, şirket adını kullanarak dolandırıcılık suçunu işlemeleri halinde bu bentteki nitelikli halden söz edilemeyeceği için, şartları var ise maddenin diğer bentlerindeki nitelikli hallerin var olup olmadığının araştırılması zorunludur. Bunların bulunmaması durumunda dolandırıcılık suçunun basit halini düzenleyen 5237 sayılı TCK'nın 157. maddesi uyarınca failin cezalandırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.” Yargıtay 11. CD. 2010/4311 K. 

Dolandırıcılık Suçunun Banka veya Diğer Kredi Kurumlarınca Tahsis Edilmemesi Gereken Bir Kredinin Açılmasını Sağlamak Maksadıyla İşlenmesi 

Fail borç vermeye yetkili kurumların kredi yetkililerini hileli davranışlarla aldatarak kredi açılmasını sağlarsa nitelikli halin varlığı gündeme gelecektir. Borç verme yetkisi olmayan kurumlara karşı bu fiil işlenirse suç oluşmaz. Ayrıca kurumun zarar görmesi gerekir. 

Sigorta Bedelini Almak Maksadıyla Dolandırıcılık

Fail hileli davranışlarıyla sigorta şirketinin sigorta bedelini ödemeye karar vermeye yetkili kişisini aldatırsa bu nitelikli hal gündeme gelecektir.

Nüfuz Ticareti Yapmak Suretiyle Dolandırıcılık

Fail kamu kurumlarından tanıdıkları olduğunu belirterek bir kişiyi aldatırsa bu nitelikli hal gündeme gelecektir. Failin tanıdığını iddia ettiği kişinin mutlaka kamu görevlisi olması gerekir. Failin gördüreceğini vadettiği işin tanıdığını söylediği kamu görevlisinin görev alanında bulunması gerekir. Aksi takdirde suç oluşmaz.

DOLANDIRICILIK SUÇUNDA CEZAYI ARTIRAN NEDENLER

Dolandırıcılık suçunun 3 veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde ceza yarı oranında artırılır. 

Yine suç örgüt faaliyeti kapsamında işlenirse verilecek ceza bir kat arttırılır.

DOLANDIRICILIK SUÇUNDA DAHA AZ CEZA GEREKTİREN HALLER

TCK’nun 159. Maddesine göre dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde ceza indirilir. Suçun takibi şikayete bağlıdır. Failin cezasının azaltılması için mağdurdan hukuki ilişkiye dayalı bir alacağının olması gerekir. Alacak ile suça konu değer arasında oran şartı aranmaz.

“Dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde, şikayet üzerine, altı aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.” TCK 159/1

DOLANDIRICILIK CEZASI

Dolandırıcılık suçunun basit hali 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasını gerektirir. Faile hapis ve adli para cezası birlikte verilir.

NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK CEZASI

Dolandırıcılık suçu nitelikli halde işlenirse verilecek cezanın alt sınırı 3 üst sınırı ise 10 yıl olacak şekilde belirlenir. Bunun yanında faile 5000 güne kadar adli para cezası verilir. Suçun ;

- Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak, 

- Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle, 

- Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla 

- Sigorta bedelini almak maksadıyla, 

- Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle, 

- Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle 

İşlenmesi halinde hapis cezasının alt sınırı 4 yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz. 

Dolandırıcılık suçunun 3 veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde ceza yarı oranında artırılır.Suç örgüt faaliyeti kapsamında işlenirse verilecek ceza bir kat arttırılır.

DOLANDIRICILIK SUÇUNDA ETKİN PİŞMANLIK

Fail soruşturma aşamasında mağdurun zararını giderirse verilecek ceza 2/3’ü oranında indirilebilir. 

Zarar kovuşturma aşamasında giderilirse verilecek ceza ½ oranında indirilebilir.

Etkin pişmanlık hükümlerinden azmettiren ve yardım edenin yararlanması da mümkündür. Mağdurun zararı aynen iade ya da tazmin yoluyla giderilebilir. Birlikte işlenen suçlar bakımından bir kişinin zararı gidermesi yeterlidir. Diğerleri de pişmanlık göstermek suretiyle etkin pişmanlıktan faydalanabilirler. Zarar kısmi olarak giderilmişse etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması mağdurun rızasına bağlıdır.

DOLANDIRICILIK SUÇU TEŞEBBÜS

Fail işlemeyi kastettiği suçun icrasına başlar fakat elinde olmayan nedenlerle suçu tamamlayamazsa teşebbüs kurumu gündeme gelir. 

Dolandırıcılık suçunda icrai hareketler failin mağduru aldatmak amacıyla sergilediği hileli davranışlardır. Fail, hileli davranışlara rağmen mağduru aldatamamış veya zarar meydana getirmemişse dolandırıcılık suçuna teşebbüsten dolayı cezalandırılır.

DOLANDIRICILIK SUÇUNDA İÇTİMA

Dolandırıcılık suçu ile belgede sahtecilik suçu bir arada işlenirse bileşik suç oluşmaz. Dolayısıyla fail iki ayrı suçtan iki ayrı ceza alır. 

Dolandırıcılık suçunun sisteme veya verilere müdahale şeklinde işlenmesi durumunda fail sadece dolandırıcılık suçundan cezalandırılır. 

Dolandırıcılık suçunun bilişim sistemleri aracılığıyla işlenmesi halinde fail hem dolandırıcılık hem de bilişim sitemine hukuka aykırı girilmesi suçundan cezalandırılır.