SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME DAVASI

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME DAVASI

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre borç ilişkisinin kaynakları; çok taraflı hukuki işlem olan sözleşmeler, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmedir. TBK’nun 77.-82. Maddelerinde borç ilişkisi kaynaklarının sonuncusu olarak düzenlenen “sebepsiz zenginleşme”, sebepsiz zenginleşmenin şartları ve hükümleri bu makalemizin inceleme konusudur.

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME NEDİR?

Sebepsiz zenginleşme, “haklı bir sebebe dayanmaksızın, bir kişinin malvarlığından veya emeğinden zenginleşme” şeklinde tanımlanır. Buna göre birinin malvarlığında oluşan sebepsiz zenginleşme ve diğerinin malvarlığında oluşan sebepsiz fakirleşme nedeniyle, iki taraf arasında kanuni bir borç ilişkisi meydana gelir. Bu borç ilişkisini düzenleyen sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince haklı bir sebep-hukuken geçerli bir sebep olmaksızın başkasının malvarlığından zenginleşen kişi, zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. 

Geri verme yükümlülüğü düzenlemesinin esasında kişinin mal varlığındaki haksız çoğalmayı aynen iade etmesi gerekliliği yatar. Ancak aynen iadenin mümkün olmadığı durumda sebepsiz zenginleşen nakdi ödemeyle geri iade yükümlülüğünden kurtulur. 

TBK 77: Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur. 

Sebepsiz zenginleşme davası; sebepsiz fakirleşenin gerekli şartların da varlığı halinde zenginleşmenin iadesini talep edebildiği bir dava türüdür. Örneğin, ayırt etme gücü bulunmayan birinin yapmış olduğu bütün sözleşmeler hukuken geçersiz ve kesin hükümsüzdür. Bu sözleşmeye binaen tarafların yaptıkları edimlerin iadesi ise sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre yapılır. Yine sık rastlanılan durumlardan biri olarak, internet bankacılığı üzerinden yapılan kira veya başka ödemelerin sehven ev sahibi veya istenen alıcı dışında başka birinin banka hesabına yapılması örneğinde zenginleşmenin iadesi sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre yapılır.

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME DAVASI ŞARTLARI

Sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan bir borç ilişkisinden ve bu borca dayalı olarak bir tarafın geri verme yükümlülüğünden diğer tarafın ise iade talebi hakkının varlığından bahsedebilmek için kanunun öngördüğü bazı şartların somut durumda oluşması gerekir. Bu şartlar; 

BİR TARAFIN MALVARLIĞINDA ZENGİNLEŞME

Sebepsiz zenginleşme davası şartlarından ilki bir tarafın malvarlığının çoğalması yani belli bir zenginleşmenin mevcut olması gerektiğidir. Söz konusu zenginleşme, kişinin aktif malvarlığının artması şeklinde oluşabileceği gibi, azalması gereken malvarlığının sabit kalması şeklinde de ortaya çıkabilir. 

DİĞER TARAFIN MALVARLIĞINDA AZALMA

Sebepsiz zenginleşmenin ikinci şartı, bir tarafın malvarlığı artarken diğer tarafın malvarlığının ise aynı oranda azalması gerektiğidir. Söz konusu eksilme, iade talep hakkı bulunan yani alacaklının aktif malvarlığının azalması şeklinde oluşabileceği gibi pasif malvarlığında bir artış yani yeni bir borç yükü altına girme şeklinde de ortaya çıkabilir. 

İLLİYET BAĞI

İlliyet bağı, nedensellik bağı veya sebep-sonuç ilişkisi şeklinde ifade edilen kavram, hukuki sonuç ile bu sonucu ortaya çıkaran olgular arasındaki bağı ifade eder. Sebepsiz zenginleşme, iki taraf arasında kanuni bir borç ilişkisinin varlığını ifade ettiğine göre, bu hukuki sonucu ortaya çıkaran olgular yani tarafların malvarlıklarındaki değişimler arasında nedensellik bağının bulunması şarttır. Sebepsiz zenginleşmede nedensellik bağının varlığı araştırılırken bir tarafın malvarlığındaki zenginleşmenin diğer tarafın malvarlığındaki azalmaya bağlı olup olmadığına bakılır. Başka bir ifade ile bir tarafın malvarlığındaki eksilme olmasaydı diğer tarafın malvarlığında zenginleşme olmayacaktıysa işte bu noktada tarafların malvarlıklarındaki değişim arasında sebep-sonuç ilişkisi yani illiyet bağı vardır. 

ZENGİNLEŞMENİN HAKLI BİR SEBEBE DAYANMAMASI

Sebepsiz zenginleşmeden bahsedilebilmesi için kanunun öngördüğü son şart ise bir tarafın malvarlığında, diğer tarafın malvarlığının aleyhine oluşan zenginleşmenin hukuken geçerli, haklı bir sebebe dayanmamasıdır. TBK’nın 77/1. maddesine göre “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.” 

TBK 77/2 ye göre ise “Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.” 

Örneğin, tapulu taşınmazların satışına ilişkin sözleşme kanunun öngördüğü resmi şekilde yapılmadığı taktirde hukuken geçersizdir. Geçersiz bu sözleşme taraflarına hak ve borç doğurmayacağından bu geçersiz sözleşmeye binaen yerine getirilen edimlerin iadesi şartların varlığı halinde sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre yapılabilir. 

Yine hukuken geçersiz bir sözleşmeye dair edimlerin iadesinin sebepsiz zenginleşme hükümlerince yapılması gerektiği Yargıtay 3. HD.’nin 28.5.2019 T. 2016/7423 E. Sayılı kararında; “Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Somut olayda, davacı arsa sahibi ile davalı yüklenici kooperatif arasında düzenlenen 14.07.1999 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, sözleşmeye konu parselin tüm paydaşlarının katılımı sağlanmadığından geçersizdir. Geçersiz sözleşmenin ifası istenemeyeceğinden taraflar birbirlerine verdiklerini TBK'nın 77. maddesi hükmüne dayanarak sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri talep edebilirler. Bu durumda mahkemece, davacı arsa sahibinin talebi olması halinde sözleşmeye konu davalı yükleniciye devrettiği hisselerinin iadesine, mümkün olmadığı takdirde hisselerin güncel değerinin davacı arsa sahibine verilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.” Şeklinde ifade edilmiştir.

BORÇLANILMAMIŞ EDİMİN İFASI

TBK 78/1’e göre “Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir.”

Bir kimse borçlusu olmadığı şeyin ödemesini yaptığı taktirde sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak yaptığı ödemenin iadesini isteyebilmesi için öncelikle yapılan ödemenin borcun ifası amacıyla yapılmış olması ve ortada gerçek bir borç bulunmaması gerekir. Bununla beraber iade isteyen alacaklının kendisini borçlu sanarak yani bir hata ve yanılma sonucu bu ödemeyi yapmış olması gerekmektedir.

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEDE GERİ VERME(İADE) BORCU

Sebepsiz zenginleşenin, TBK madde 77/1 gereği bu zenginleşmeyi iade ile yükümlü olduğunu belirtmiştik. TBK 79 vd. hükümlerde sebepsiz zenginleşenin geri verme yükümlüğü aynen iade ilkesine göre düzenlenmiştir. Geri verme(iade) yükümlülüğünün kapsamı kanun koyucu tarafından sebepsiz zenginleşenin iyi niyetli olup olmaması halleri gözetilerek belirlenmiş ve iyi niyetli zenginleşenin aynen iade borcu yükümlüğüne istisnalar getirilmiştir. Şöyle ki; 

• ZENGİNLEŞENİN İYİ NİYETLİ OLMASI HALİNDE: Sebepsiz zenginleşmede iyi niyetli olma halinden kasıt, zenginleşmenin sebepsiz olduğunun bilinmemesi ya da bilinebilecek durumda olunmamasıdır. Sebepsiz zenginleşen, zenginleşmenin geri istenmesi sırasında elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği kısmın dışında kalanı geri vermekle yükümlüdür. Yani iyi niyetli zenginleşenin geri iade yükümlülüğünün kapsamı geri istenme zamanında elinde kalan mevcut zenginleşme miktarı kadardır. Örneğin, zenginleşme konusu bir mal ise ve iyi niyetli zenginleşen geri istenme anından önce bir başkasına bağışlama yaparak elinden çıkarmışsa artık geri verme yükümlülüğü yoktur. Ancak söz konusu malı satmışsa iadesi gereken artık para borcu olacağından geri verme yükümlülüğü, ikame değer oranında devam eder. Yerleşik Yargıtay kararlarında bu durum, “iadesi gereken borç para borcu olduğunda, iadesi zamanında borçlunun elinden çıkmış olması veya harcanarak tükenmiş olmasının borçlunun iade yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı” şeklinde ifade edilmektedir.

• Masraflar ve giderler bakımından ise zenginleşen iyi niyetliyse, yaptığı zorunlu ve yararlı giderleri, geri verme isteminde bulunandan isteyebilir. 

• ZENGİNLEŞENİN KÖTÜ NİYETLİ OLMASI HALİNDE: TBK 79/2’ye göre “Zenginleşen, zenginleşmeyi iyiniyetli olmaksızın elden çıkarmışsa veya elden çıkarırken ileride geri vermek zorunda kalabileceğini hesaba katması gerekiyorsa, zenginleşmenin tamamını geri vermekle yükümlüdür.” 

Malvarlığı başka birinin malvarlığının aleyhine haklı bir sebep olmaksızın zenginleşen kimse oluşan zenginleşmeyi aynen iade borcu altındadır. Aynen iadesi mümkün olmadığı durumda iade nakdi ödeme ile yapılır. İyi niyetli olmayan zenginleşenin iade borcunun kapsamında zenginleşenin lehine bir istisna düzenlenmemiştir. Dolayısıyla iyi niyetli olmayan zenginleşenin geri verme zamanında zenginleşmenin tamamını kapsar. Zenginleşmeyi iyi niyetli olmaksızın, bağış veya satış yoluyla elinden çıkarmış olan zenginleşen tamamını geri vermekle yükümlüdür.

Dikkat edilmelidir ki; iyi niyetli zenginleşen, zenginleşmeyi satış ile elinden çıkardığında iade borcu ikame değer oranında devam ederken, iyi niyetli olmaksızın satış ile elinden çıkaran zenginleşenin iade borcu zenginleşme değerinin tamamı oranında devam eder. Bunun dışında kötü niyetli zenginleşen elde ettiği semeleri ve elde etmeyi ihmal ettiği semereler de varsa bunları da iade etmek zorundadır. 

• Masraflar ve giderler bakımından ise, zenginleşen iyi niyetli değilse, zorunlu giderlerinin ve yararlı giderlerinden sadece geri verme zamanında mevcut olan değer artışının ödenmesini isteyebilir. 

 TBK 80. Madde gereğince, “Zenginleşen, iyiniyetli olup olmadığına bakılmaksızın, diğer giderlerinin ödenmesini isteyemez. Ancak, kendisine karşılık önerilmezse, o şey ile birleştirdiği ve zararsızca ayrılması mümkün bulunan eklemeleri geri vermeden önce ayırıp alabilir.”

• Yasada tanımları yapılmamış olmakla birlikte, bir şeyin varlığını ve değerini korumak için yapılması gerekli olan harcamalar; zorunlu, bir şeyin değerini ve verimini arttırmak için yapılan harcamalar; faydalı ve hiçbir gereği yokken sadece kişisel zevkler için yapılan harcamalar ise; lüks olarak nitelendirilmektedir. (Akıntürk, Turgut, Borçlar Hukuku, 17. Baskı, Beta Basım, İstanbul, 2011, s.109.)” İyi niyetli olmayan zenginleşen tarafından yapılan lüks masraflar fakirleşenden talep edilemez.

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME GERİ İSTENEMEME

Hukuka veya ahlaka aykırı bir şeyin gerçekleşmesi amacı taşıyan bir şeyin geri verilmesi TBK 81. Madde gereğince mümkün değildir. Örneğin silah kaçakçılığı işinde kullanılması için verilen 50 bin tl, evlilik dışı cinsel ilişki kurulması amacıyla verilen 5 bin tl veya kumar oynanması amacıyla verilmiş 100 bin tl sebepsiz zenginleşme hükümleri kapsamında geri istenemez. Bu tür durumlarda açılan davalarda kanun koyucu hakime ahlaka ve kanuna aykırı bir şeyin gerçekleştirilmesi amacıyla verilen şeyin devlete mal edilmesine karar verebilme yetkisi tanımıştır. 

Ahlaka aykırı bir şeyin gerçekleşmesi amacıyla verilen şeyin TBK 81 gereğince geri istenememesi Yargıtay 1. hukuk dairesinin 03.12.2018 tarihli kararında; 

“Somut olaya gelince davacının evli olduğu sırada 21/09/2004 tarihinde çekişme konusu taşınmazı satış suretiyle davalıya temlik ettiği, eşinden de 02/02/2012 tarihinde boşandığı sabittir. Davacı dava dilekçesinde davalı ile evlenmeyi sağlamak amacıyla temlik yaptığını ileri sürmüştür. 6098 Sayılı TBK 81. maddesinde "Hukuka veya ahlaka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şey geri istenemez. Ancak, açılan davada hâkim, bu şeyin Devlete mal edilmesine karar verebilir" düzenlemesine yer verilmiştir. Tüm bu açıklamalar karşısında davacının evli olduğu sırada gayri resmi birlikteliği sürdürebilmek amacıyla iradi olarak temliki yaptığı, dolayısıyla hileden söz edilemeyeceği gibi TBK 81. Maddesi uyarınca da taşınmazı geri isteyemeyeceği açıktır. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” Şeklinde ifade edilmiştir.

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME DAVASININ AÇILAMADIĞI HALLER

• İstihkak davasının açılabildiği durumlarda sebepsiz zenginleşme davası açılamaz.

Bir mal üzerinde ayni hak devam ediyorsa, mülkiyet hakkına dayanarak istihkak davası açılarak iadesi istenir. Sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanmaz. 

• Sözleşme hükümlerine göre iadenin sağlanabildiği durumlarda sebepsiz zenginleşme davası açılamaz.

Bu durum sebepsiz zenginleşme davasının ikinci derece dava olma özelliğinden ileri gelir. Taraflar arasında edimlerin iadesinin sağlanabildiği bir sözleşme sebepsiz zenginleşme hükümleri değil sözleşme hükümleri kapsamında iade talep edilir. Örneğin ödenmeyen kira borcunun iadesi taraflar arasındaki kira sözleşmesine dayanılarak talep edilir. 

• Üçüncü kişinin mülkiyet hakkı kazandığı durumlarda sebepsiz zenginleşme davası açılamaz.

Örneğin tapu siciline güvenerek üçüncü kişinin iyi niyetle ayni hak kazanmasında sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanamaz. 

• Zamanaşımına uğramış bir borcun ifasından veya ahlaki bir ödevin yerine getirilmiş olmasından kaynaklanan zenginleşmeler geri istenemez. 

• Hukuka veya ahlaka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şey geri istenemez. 

Hukuka veya ahlaka aykırı bir şeyin gerçekleşmesi amacı taşıyan bir şeyin geri verilmesi TBK 81. Madde gereğince mümkün değildir.

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME ZAMANAŞIMI

TBK’nın 82/1. Maddesinde sebepsiz zenginleşmenin zamanaşımı hükümleri düzenlenmiştir. Kanun maddesine göre sebepsiz zenginleşme şartlarının oluşmasından itibaren iki yıl ve herhalde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten itibaren on yıl içerisinde sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan borcun iadesi talep edilebilir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise daimi defi hakkı düzenlenmiştir. 

TBK 82: “Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve herhâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.” 

Zenginleşme, zenginleşenin bir alacak hakkı kazanması suretiyle gerçekleşmişse diğer taraf, istem hakkı zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcunu ifadan kaçınabilir.”

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca açılan davalara Asliye Hukuk mahkemeleri bakmakla yükümlüdür. Yetkili mahkeme ise HMK md. 6 gereğince genel yetkili mahkeme olan davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.